“Deri ve Kürk için bize yöneltilen bu karşı yaklaşım algısı dönüşe geçecek ama şuan algıdan dolayı yani hayvan hakları tabii ki önemli. Zaten hayvana işkence zulüm yapan insanları biz sektör olarak tasvip etmiyoruz. Biz insanlar insan olma şerefine nail olmuş insanlar diyoruz, biz de onların hakkının savunucusuyuz. Fakat burada sınai olarak düşünmek gerekiyor. Örnek olarak bugün eğer domatesi sınai olarak insanların hizmetine sunulduysa bu da aynı şekilde.”
Magazine Leather Yayıncılık olarak Antalya’da düzenlenen Leather & Fur Fashion Show Fuarı’ndayız. Yayınımıza Türkiye Kürk Sanayicileri Derneği Başkanı Ali Yavuz BOYNUKISA ile Kürk hakkında bir söyleşi gerçekleştireceğiz.
Sayın Başkan, öncelikle sizi ve derneğinizi tanımak isteriz.
Bu röportaj yayını için öncelikle teşekkür diyorum. Türkiye Kürk Sanayicileri Derneği (KSIAD) olarak bütün üyelerimizle birlikte derneğimizin merkezi İstanbul-Zeytinburnu ilçesindedir.
Şuan Antalya’daki organizasyonda üyelerimizle beraber ürünlerimizi müşterilerimizle buluşturmak üzere “LEATHER & FUR FASHION SHOW”dayız. Türkiye Kürk Sanayicileri Derneği (KSIAD) iki yüz elliye yakın üyesi olan ve faaliyetlerini Zeytinburnu’nda sürdürmekte. Ben de kendim de dede mesleği, baba mesleği olarak Kürk ve deriyle iştigal eden bir firmanın yöneticisiyim aynı zamanda.
İstanbul-Zeytinburnu’ndaki üyelerimizle birlikte burada Antalya’daki “LEATHER & FUR FASHION SHOW” fuarında müşterilerimize yurt dışından gelen özellikle yurt dışından çünkü sanayi sektör olarak yüzde doksan dokuz oranında yurt dışına ihracat üzerine firmalarımız teşkil etmekte. Yani bütün üyelerimizin ürettikleri ürünler genellikle yurt dışına ihracat ürünü olarak faaliyet göstermektedirler.
Aynı zamanda hem DERİ VE KÜRK olarak fuar bünyesindeyiz.
Kürk ve deri aslında birbirini tamamlayan şeyler. Deri sadece üzerinde tüy olmayan ürün olarak tabir ediliyor. Kürk ise üzerinde tüy olan, kuzu, koyun kürkü olabilir, diğer çiftlik hayvanı kürkü olabilir fakat bunlar doğal olarak hepsi çiftliklerde yetişen hayvanların derilerinin tabaklanması sonucu doğal ürünler olarak faaliyet gösteren sektörümüzdür.
Kürk’ü nasıl tanımlayabiliriz? Bunun içerisinde az önce de bahsetmiş olduğunuz kuzu kürkü, Koyun kürkü ve diğer kürklerden bahsettiniz.
Yani şimdi kürk olarak, bu hayvanların derileri bunlar doğal olan ürünler bu ürünleri yani dünyamızın ilk mesleği de diyebiliriz. Barınma, giyinme gibi ihtiyaçlarını gidermek için insanlar giyinmekteydi. Doğal ürünlerden ilk zamanlarda faydalanmakta olduklarını biliyoruz.
Ayı postlarından yapıyorlarmış ilk insanların izlenimleri….
Yani ayı post’ları çok da kullandığını söyleyemem çünkü ayı çok absürt bir tabir olur ama tabii doğada yaşayan hayvanların ilk zamanlar giyinme, yeme gibi yaşam ihtiyaçlarını karşılamak için kullandıkları ilk meslek alanı olarak faaliyet gösterdi.
Şöyle ki bizim ürünlerimiz doğal olduğu için dünyadaki doğal dengeyi sürdürülebilirliği en önemseyen sektörlerden birisi. Bu sayede yaptığımız ürünler sayesinde doğaya zarar vermemekteyiz. Atık olarak yani bugün eti yenen hayvanlar olabilir, yenmeyen hayvanlar olabilir fakat bu ürünler tamamen doğaya faydalı ürünlerdir çünkü doğada üretilen ürünlerdir. Organiktir ve organik olması sebebiyle de insanların barınma ihtiyaçlarını sürdürülebilir, yani doğaya zarar vermeden giyinmesini sağlayan sektörleriz.
Hayvan hakları üzerine bu çiftlikte yetişen hayvanlardan da biraz bahseder misiniz? Yani eti yenen hayvanların yanı sıra eti yenmeyen hayvanların yani eti farklı sanayilerde kullanılıyor mu yoksa kullanılmıyor mu?
Kürk ve deri doğal olarak çiftlikte yetiştirilen hayvanlardan, bir bölüm var tabii ki doğada yetişen hayvanlar var, doğada üreyen hayvanlar var. Bunlar bizim sektörün yani yüzde biri veya binde birlerle tabir edilmiş şekilde faydalanmaktadır.
Bunların da avlanması izne bağlı olan ürünlerdir. Yoksa bizim tamamen deri ve kürk sektörü tamamen çiftliklerde üretilen ürünleri alıp bunları insanların giyimine sunmaktadır. Bu hayvanların yani sağlık ile alakalı hiçbir problemi olamamakta ve insana yararlı ürünler üretmekteyiz, doğaya yararlı ürünler üretmekteyiz.
Genellikle çiftliklerin bütün laboratuvar kontrolünde geçtiği için sağlıkları da refah şartları da yaşam şartları da kendilerine göre ayarlanmış onların yaşam şartı standartları belirlenmiş şekilde sağlanmakta. Kuzu olabilir, koyun olabilir, tavşan olabilir, bizon olabilir, tilki olabilir. Bunlar tabii ki sağlıklı şartlarda üretilip insanın kullanımına sunulmaktadır.
Yani doğada serbest yaşayan hayvanlarla hiçbir şekilde bizim işimiz olmamaktadır. Bunlar tamamen dediğim gibi çiftlik ortamında yetiştirilip insanın hizmetinde kullanılan ürünlerdir.
Kuzu’nun ve Koyun’un etini yiyoruz sonuçta ama diğer etini yemediğimiz hayvanlar olarak bahseder misiniz?
Diğer etini yemediğimiz hayvanların da etlerinden bir şekilde öbür hayvanların yemleri olarak kullanılıyor. Hiçbir şekilde atık olarak çıkmıyor. Tabii bu sayede doğal dengeyi sağlıyorsunuz burada. Yani öbür hayvanın eti öbür hayvana vermiş oluyorsun ve doğada bir şekilde diğer hayvan türü kaybolmuyor.
Yani Plastik ve Petrol giymek mi yoksa doğal olanı mı kullanmak önemli? Örnek olarak üzerinize bir ateş geldiği zaman plastik bir ürünü biliyorsunuz, doğal ürün deri-kürk kolay kolay yanmaz ve doğal olanı giyersiniz.
Şunu söyleyebilir miyiz o zaman? Derisi için hayvan kesilmiyor. Çünkü aynı zamanda eti yenen hayvanların etlerini kasaplardan marketlerden alıyorsun ama eti yenmeyen hayvanların ise etleri başka sanayilerde hammadde olarak kullanılıyor.
Tabii ki eti için kullanılıyor ve derisi için kullanılıyor. Bunları şu şekilde düşünmeliyiz sınai üretim olarak ele almalıyız. Bugün domatesten salatalığa bunlar zaten hepsi sınai ürünler. Yani bugün doğada yaşayan bir domates yok. Yani o insanoğlunun ürettiği sınai ürünler var. Tabi ki de genlerle oynayarak, yaşamını kolaylaştırmak için yaptığı sınai ürünler. Aynı şekilde bu kuzu, koyun, keçi, bunların hepsi. Bunlar insanoğlunun bu hayvanların hiçbirisi doğada yaşayamayacak. Doğada yaşamak için imkanları yok ve insanlık kendisi için ve doğa dengesi için ürettiği ürünler yani sınai ürünler bunların hepsi az önce örneğini verdiğim domates, salatalık gibi bunlar da doğal olan fakat doğal olmayan yollarla üretilen ürünler.
Son zamanlarda artan bu suni malzemeler için neler söylemek istersiniz?
Plastikten Petrolden üretiliyor. Bunların doğaya zararlarını herkes görüyor. Plastik parçalarının denizleri ne kadar kirlettiğini ve hayvanların midelerine balıkların midelerine giren ürünleri benim anlatmama gerek yok. Bunlar bir şekilde giyim sektöründe plastik ve petrol türevlerinin doğada çözülemeyen çöp dağları oluşturduğunu da görüyoruz.
Deri ve Kürk için bize yöneltilen bu karşı yaklaşım algısı dönüşe geçecek ama şuan algıdan dolayı yani hayvan hakları tabii ki önemli. Zaten hayvana işkence zulüm yapan insanları biz sektör olarak tasvip etmiyoruz. Biz insanlar eğer insan olma şerefine nail olmuş insanlar diyoruz, biz de onların hakkının savunucusuyuz. Fakat burada sınai olarak düşünmek gerekiyor. Yani ilk başta da verdiğim örnek olarak bugün eğer domatesi sınai olarak insanların hizmetine sunulduysa bu da aynı şekilde bu hayvanların üretimi de hayvansal olarak da bunlar insanlığın kullanımına sunulmuş ürünler.
Yani bunların canları bir şekilde refahları o çiftliklerde en üst düzeyde kullanarak yani onların bakımları yapılarak üretilmekte ve bu üretim sayesinde de doğaya zarar verecek plastiklerin önüne geçirebilecek fırsatlar sağlanmakta.
Ayrıca bir olay daha var çok önemli; Bu hayvanların üretilmesi sayesinde doğada yani bizim ürettiğimiz hayvanlar eser miktarda olan muadilleri olan hayvanların da avlanması en azından önlenmiş oluyor bu sayede. Yani doğada yaşayan binde bir avlansa yani binde biri olarak avlansa bizim ürünlerin en azından yüzde beşine bile tekamül etse binde bir demeyeyim de yüzde beş diyelim en azından yani doğadaki yaşayan hayvanların avlanmaması bile bizim bu hayvanları ürettiğimizden dolayı onların sağlıkları açısından bunların üretilmesi önem arz etmektedir. Çünkü onlar doğada doğal seleksiyon olarak yaşamakta fakat bizim bu çiftlik ortamındaki tüm hayvanlar sayesinde onların soyu da sürebilmektedir.
Çünkü bu hayvanlar üretilmese, üretilmediğinde yani resmi olmayan yollarla o hayvanların yüzde bir bile öldürürse soyları tükenecek. En azından soyların tükenmesini önlemek için o hayvanların üretilmesi de önem arz etmektedir.
Yani eğer bu çiftlikler olmasa farklı yollarla öldürülecek doğru mu?
Öldürme ihtimali var evet, bir şekilde zaten ayrı yollarla yapılabiliyor. Biliyorsunuz Afrika’da filleri avlıyorlar, Pumaları avlıyorlar. Onların kürkleri tabii ki gayri olmayan yollarla avlanıyor. Yani bunun önüne geçmiş oluyorsunuz en azından. Düşünsenize dünyada filler var ama o filleri üretme çiftliği olduğu için o insanlar onu avlamıyorlar çünkü üretildiğini düşünün. Onlar olmadığı için söylüyorum.
Yani bu hayvanların kürkleri doğal üretildiği için o hayvanlara artık kimse yaklaşamıyor, çünkü onun derisi kürküyle yapacağı gelir ve eziyet ticari değil artık ve bu şekilde ticari olduğu için onların seleksiyonu sağlanmış oluyor.
Bu durumda denetlemeler var mı? Kayıt altına alınan, Uluslararası Kürk Federasyonu’nun var galiba böyle bir çalışması bir de ondan da bahsedersiniz.
Denetleme derken bu ürünler avlanılmadığı için yani Uluslararası Kürk Federasyonu’nun dışında dünyada şöyle bir anlaşma var. CITES antlaşması, bütün dünya ülkeleri taraf olabilir yani yüz küsur ülkenin buraya taraf olduğu bizim de Türkiye olarak 1970 yılında taraf olduğumuz 1994 yılında da tamamen katıldığımız bir anlaşmadır. Yani bu anlaşmaya göre dünyada soyu tükenmekte olan hayvanların ticari olmaması. Yani bugün o hayvanlar mesela bir ürünü bir ülkeden öbür ülkeye gidebilmesi CITES kapsamında yani CITES içinde olan bir de içinde olmayanlar var. Bazı ürünler var yani dünyada soyu tükenmekte olanlar.
Bunlar orada belirli adetlerle çok olduğu için öbür hayvanların popülasyonunu azalttığı için o hayvanların bazılarına bazen izin vermiyor. Bu böyle olursa CITES kapsamı içinde ticareti olabiliyor ama zaten bunlar CITES kapsamı yani dünyadaki ilgili tarafların anlaşması gereği oluyor. Bunlara da çok cüzi miktarlarda oluyor. Şöyle ki bu çiftliklerde üretilen hayvanlar da CITES kapsam dışında oluyor. Yani soyu tükenmekte olan hayvanlar değil ve soyu tükenmekte olan hayvanlar olmadığı için, çiftlikler üretildiği için CITES kapsamında o anlaşmaya göre ülkeler arasında ticareti sağlanıyor.
Bir ülkeden bir ülkeye bir ürünün Kürk’ün gidebilmesi için CITES kapsam dışında olması gerekiyor. CITES kapsam içindeyse de belgeli olması gerekiyor. Çünkü her hayvanın bir numarası oluyor. Yani o hayvan avcılar tarafından bir amaç için elde edilmiştir belgesi ile ülkeler arasında ticaret olabiliyor. Yani böylelikle ne oluyor?
Eğer iki ülkenin arasında bir ticaret varsa o belgelidir. Yani dünyada hayvanlara zarar vermemektedir, çiftliklerdedir diye taraf olan bütün ülkeler arasındaki ticarette CITES belgesi üzerinden ithalat ve ihracat yapılmaktadır. Bu da ticaretin gelişmesini sağlayarak ülkeler arasındaki yani bu sektörün ticari anlamına gelmektedir. Ticaret olarak bu ilgili anlaşmalar gereği sağlanabilmektedir.
Aynı zamanda kaçak avlanmayı da önlemiş oluyor bu nebzede sertifikasyon sonucunda…
Tabii yani ülkeler arasında bir ürün gidip geliyorsa belgen olmalı, belgen oluyorsa izinli olmalı. Öbür ürünler yani kaçak avcılık zaten hepimizin istemediği kesinlikle ceza şart. Çocukluğumdan beri bu işi bildiğim için ülkemizdeki derisi-kürkü için avcılık tamamen yasaklanmıştır. Yani avcılık olarak tabii belirli hayvanlar var. Kürküyle alakalı bütün ürünler yasak ve bu yasak olması da bizim için önem arz etmekte ki Türkiye’mizdeki doğal denge sağlanıyor bu şekilde.
Bizim kullandığımız ürünlerin tamamı çiftlikte yetiştirilen ve izinli olan ve böylelikle de Türkiye’ye ihracat geliri sağlayan bir sektörümüz. Yani kilo bazında şu an yüz altmış dolar olan yani daha da yükseklerde olması gerekirken aksesuar olarak kullandığı için yüz elli dolar civarında takip etmekte. Yani kilogram değerimiz bir kilo domates satıp bir dolar elde edecekken biz bir kilo kürk, hatta ürünün menşei bizde olmamasına rağmen yüz elli-yüz altmış dolar ülkemize ihracat geliri sağlanıyor.
Peki uluslararası fuarlara katılım sağlıyor musunuz?
Zaten en başta da bahsettiğim gibi sektörümüz tamamen ihracata dayalı. Çünkü ihracata dayalı bir sektör tamamen yurt dışına çalışıyor. Yurt dışına çalıştığı için de tabii ki yurt dışında fuarlar bizim için önem arz etmektedir. Sektör olarak bu yanlış algıdan dolayı Kürk’e karşı yani doğal ürünlere karşı bir karşıtlık var. Yani hayvan algısı üzerinden halbuki tam tersi bizim ürünlerimiz tam da çevrecilerin istediği yani aslında çevrecilerle tartışacağımız, konuşacağımız en önemli konuları bizimle konuşmaları gerekiyor.
Çünkü bizim ürünlerimizin tamamı doğal düzeni dengeleyici, doğal ürünü koruyucu yani hayvanların yaşam sağlığını hem doğada olsun hem çiftlikte sağlayan sürdürülebilir takip edilebilir sistemleri olan ürünleri pazarlayarak hem ülkemize gelir elde etmekteyiz hem de o hayvanların sağlığını refah şartlarını sağlayan bir sistem içerisindeyiz. Ülkemiz yani bu durumda kürkte özellikle deride de tabii ki ama kürk yani yünlü kürk ürünlerde dünya ihracatında üçüncü konumdadır. Yani Çin, İtalya, İtalya’yla aslında yakın değerlere sahibiz. Bunlar resmi rakamlara yansımasa da aslında ikinci durumdayız ama resmi rakamlar olarak da şu an üçüncü durumda, dünyanın üçüncü büyük ihracatçısı konumundayız.
Deri ve Kürk konfeksiyon anlamında Türkiye’de üretim yapan markaların kürk giysilerini yaptığı imalathanelerde yeni nesil ustalar yetişiyor mu?
Bunlarla ilgili sektör eskiye dayalı hızı olmadığı için eleman sıkıntımız devam ediyor. Bunu ileri zamanlarda daha da yaşayacağız. Tabi sektörün algısı değiştiği zaman büyük imkanlar yaratacaktır. Yani hayvan algısı üzerinden yürüdüğü için halbuki doğal sürdürülebilir algı üzerinden yürümediği için işçi bulma konusu büyük bir handikap zaten. İnsanlar sektör için geleceği olmayan bir meslek olarak görüyor. Halbuki tam tersi bizim ileriki zamanda bu ne zaman olacağı belli değil, bu halkın değişmesiyle alakalı. Tabii ki eleman yetişmiyor, eleman sorunu var. Fakat mecburen yani bu sektörün içindeyiz devam edeceğiz, mücadeleye devam edeceğiz.
Peki dernek olarak eğitim alanında okullarda dersler verilmesine önem veriyor musunuz?
Dernek olarak kurslar açmaya çalışıyoruz, dernek binamızda zaten kurs veriyoruz. iki tane güzide üniversitemizde, Mimar Sinan Üniversitesi ve Marmara Üniversitesi, Moda Tasarım-Tekstil Tasarım bölümlerinde Kürklerle alakalı ve gerçek algıyla alakalı bilgiler veriyoruz. Kullandıkları üründe kürklerin kullanılması gerektiğini, doğal olduğunu anlatıyoruz. Hem atölyemiz olarak hem de bilgi aktarımı konusunda çalışmalar yapıyoruz. Yurt dışına öğrenciler gönderiyoruz özellikle bu iki üniversitede, yani elimizden geldiği kadar eğitime önem veriyoruz.
Aslında olması gereken mesleki eğitimlerin, yani şu an aslında hükümetle görüştüğümüzde ve bakanlıkla görüştüğümüzde söyledim. Bakanlık yeni bir dal açılmasına hoş bakmadığını söylüyor. Halbuki ülkemizde işsizler yani binlerce yüz binlerce üniversiteli işsiz oluyor. Halbuki lise düzeyinde eğitimler başlasa çok daha verimli olacak. Şuanki ustalarımız tabii ki her sektörde kendi alanında uzman birçok üniversite bitirmiş insandan daha çok gelir elde edebiliyor. Tabi işi sevmek çok önemli. Yani mesleki eğitim çok önemli. Mesleki eğitimde Milli Eğitim Bakanlığı’nın bunu üniversitelere taşıdığını üniversite zaten yani onun olmayacağı çünkü pratiğin olduğu bir sektör olduğu için yani liselerde mesleki eğitim liselerinde bunların verilmesi gerektiğini fakat mesleki eğitiminde Milli Eğitim Bakanlığı buna önem vermediğini zaten görüyorum. Biz yani defalarca ziyaret edip söylememize rağmen hayır biz bir alt bölüm açmak istemiyoruz diyorlar. Yani mücadeleye devam edeceğiz.
Yani işsizliği doğuruyor ve üniversite okuduktan sonra bu işe başladığı zaman pek fazla da verim alamıyorsun.
Zaten gelmiyor, bu sektörde ancak alttaki eleman geliyor hiçbir bilgisi olmadan giriyor. Tabii o zaman sektörün bir yere gitmesi de zorlaşıyor. Halbuki mesleki eğitimde bu sektörün veya bütün sektörlerin yeteri kadar sektörlerle konuşup sektörlerin ihtiyaçlarının anlamında değer verdiklerini zannetmiyorum. Sadece üniversite olarak bakılıyor her şeye ve üniversiteler yapılıyor. Halbuki tam tersi meslek eğitimleri yapılması gerekiyor.
Kesinlikle şu an zaten yapay zeka teknolojisi ve teknolojik atılımları olduğu için daha çok oralara yöneltiliyor ama diğer zanaatlar eksik kalıyor.
Orada sorun yok zaten bizim işte de her yerde de yapay zeka bir yaşam biçimi oldu artık. Yani bunu çok böyle üniversitede yaymaya gerek yok. Mesleki eğitim liselerinde bu işler bitirilebilir. Yani ikisini bir arada mesleki eğitimle götürüp teorikle ürettikten sonra açılacak sektörler ve o kişiler de bu sektörleri daha ileriye götürecek insanlar yetiştirir. Ama şu an sektör kendi imkanlarıyla devam ediyor.
Peki sektörel olarak söylemek istediğiniz son sözler nelerdir?
Sektör olarak bu algının değişmesi bizim için çok önemli. Eğer algı değişirse katma değerli sektör olarak inanıyorum ki ülke gelişmesinde en önemli sektörlerden biri olacağını, yurt dışında gezilerimizde görüyorum zaten. Ben de umuyorum ki ülkemizin aklı selim insanları bu katma değerli sektörlere imkan ve fırsat eşitliği tanırlar ve bir yere gelmesini sağlarlar. Çünkü bakış açısı ve algı çok önemli. Hükümet bir politika belirliyor ve o politikayı da onlara göre belirliyor, bunlar olursa sektör çok iyi yerlere gelecek.
Çünkü altyapı olarak Türkiye ben biraz önce üçüncü olarak bahsettim ama ülke dünyanın tekstilde de altıncı büyük ihracatçısı olduğu için konfeksiyon da kürk-deri ve tekstili yani bugün tekstil’deki kilo değeriyle bizim değerimiz arasında uçurum var. Yani bu uçurumu bizle kapatılabiliriz. Yani katma değerli ürünlerle bize destek vererek yapabilirler. Değer verecek insanları bekliyoruz.
Umut ederiz ki sektörel izlenim hem dışarıda hem de içerideki sorunların tümüyle çözmüş olur. Çok teşekkür ederiz sayın başkanım. Antalya’da düzenlenen “Leather & Fur Fashion Show” fuarındaydık. Kürk Sanayicileri Derneği Başkanı ile birlikteydik. İyi çalışmalar diliyoruz.
Bende iyi yayınlar diliyorum size, Teşekkürler.