20’ye yakın şirket New York’taki Türk Ticaret Merkezi’nde ofis açmaya hazırlanıyor. Şu anda 60 milyon dolar olan yıllık ihracatın kısa sürede 300 milyon dolara ulaşması bekleniyor.
ABD Başkanı Donald Trump, Amerikan pazarını ithal ürünlere karşı korumak için adımlar atıyor. Gümrük vergileri, özellikle Çin ürünleri için önemli ölçüde artırılmıştır. Aynı şekilde demir ve çelik ürünleri için de koruyucu önlemler alınmıştır. ABD pazarında tüm bu zorlaştırıcı uygulamalar yaşanırken, Türk deri sektörü için büyük bir fırsat doğdu. Öyle ki deri ihracatçıları bugünlerde ABD pazarı ile yatıp kalkıyor.
Sadece 2017 yılında 60 milyon dolarlık ihracatın yapıldığı ABD pazarı, uzun süredir Türk dericilerinin hedefindeydi. Nitekim 2000’li yılların başında Deri Tanıtım Grubu bu ülkede bazı tanıtım faaliyetleri yürütmüş ancak istenilen düzeyde başarı sağlanamamıştı. Ancak bu kez yürütülen çalışmalar sonuç verecek gibi görünüyor. Bazı şirketler şimdiden ihracata başladı.
40 Milyar Dolarlık Pazar
İstanbul Deri ve Deri Mamulleri İhracatçıları Birliği (İDMİB) Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Şenocak, İstanbul Ticaret Odası (İTO) ile birlikte yürüttükleri Ur-Ge projesi kapsamında üç yıldır Las Vegas’ta düzenlenen Magic Show Fuarı’na katıldıklarını ve bu fuarda müşteri kazananların olduğunu belirtti. Şirketlerin ABD’ye ihracat yapmaya başladığını söylüyor. Ayakkabıdan saraciyeye, yarı mamulden konfeksiyona kadar sektördeki firmaları üç grup altında topladıklarını ifade eden Şenocak, bu firmaları ABD pazarına taşıyacaklarını vurguluyor. ABD’nin deri ve deri ürünleri ithalatının yıllık 40 milyar dolar olduğunu hatırlatan Şenocak şöyle devam ediyor:
“Çevre ülkelerde yaşanan sıkıntılar nedeniyle ABD pazarına daha fazla ağırlık vermeye başladık. Zeytinburnu bölgesi başta olmak üzere deri ihracatı yapan firmalarımız arayış içine girdi. Ekonomi Bakanlığımız firmaları yurt dışına yönlendirmek istiyor. Hükümetimizin verdiği teşviklerin de etkisiyle ABD’ye ihracatımız artmaya başladı. Seyahatten pazarlamaya kadar çok ciddi devlet teşvikleri var. Biz de birlik olarak hükümetin verdiği bu teşviklerle önem verdiğimiz ABD’de pazar bulmak için çaba sarf ediyoruz. Sektör olarak üç alt grupta 65 firmaya Ur-Ge desteği sağlıyoruz. ABD’ye götüreceğimiz firmalar orada fuarlara katılacak ve birebir görüşmeler yapacak. Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) tarafından kurulan Türk Ticaret Merkezi (TTM) projesinde yer almak için hazırlıklarımızı tamamladık. İDMİB’e bağlı 20 firma orada ofislerini kuracak. Artık bu pazardaki payımızı büyütmek istiyoruz.”
“Yünlü deride lideriz”
Türkiye’nin deri sektöründe dünyanın önde gelen üreticilerinden biri olmasına rağmen ABD pazarından binde 1 bile pay alamadığına dikkat çeken Şenocak, bu projelerin olumlu sonuç vermesiyle birlikte bu ülkeye deri ve deri ürünleri ihracatının bir iki yıl içinde rahatlıkla 300 milyon dolara ulaşacağını belirtiyor. Şenocak sözlerine şu şekilde devam ediyor:
“Ocak ayı itibariyle değerlendirdiğimizde ABD’ye ihracatımız bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 66 oranında arttı. ABD bu dönemde en fazla ihracat artışı sağladığımız ülkelerden biri oldu. Türkiye yün deri dediğimiz grupta dünyanın en büyük üreticisi konumunda. Çin, Hindistan ve Pakistan gibi ülkelerin ardından kürksüz (zig) grupta yer alıyoruz. Bu potansiyeli değerlendirmeliyiz. Türkiye’nin kilogram başına ihracat birim fiyatı 1,39 dolardır. Bu rakam kürk giyimde kilogram başına 156 dolar, deri giyimde 135 dolar, işlenmiş kürkte 44 dolar, saraciyede 16 dolar, deri ve deri ürünlerinde 11 dolar, yarı işlenmiş ürünlerde 9 dolar ve ayakkabıda 8 dolardır. Deride teknoloji açısından çok iyi bir konumdayız.
Çevreye zarar vermeyecek şekilde üretim yapıyoruz. Kalitemizle dünyada kendimizi kanıtladık. Hızlı üretim kabiliyetine sahibiz. Eksik olan tek şey pazarlama. Bu sorunun üstesinden gelmek için adımlar attık.”
Deri sektörünün genel olarak dünyadaki ekonomik dalgalanmalardan çok etkilendiğini belirten Şenocak, ancak ABD’nin bu konuda istikrarlı bir pazar olduğuna dikkat çekiyor. Şenocak, “Mevcut kapasitemizle ABD’ye ihracatımızı sekiz katına çıkarma şansımız var. Ayakkabı sektöründe Uzakdoğulu firmalarla rekabet şansımız çok az ama deri konfeksiyonda çok ciddi bir pay alabiliriz. İşlenmemiş yarı mamullerde de payımızı artırma şansımız var” dedi.
“Ortak pazardan çıkalım”
Türkiye Deri Konfeksiyoncuları Derneği (TDKD) Başkanı Mehmet Musa Evin de sektörün geleceğinin ABD pazarında yattığının altını çiziyor. Deri konfeksiyon sektörünün tek pazarı olan Rusya’ya bağımlılıktan kurtulması gerektiğini savunan Evin, “ABD pazarına girmek zorundayız. Rusya pazarı biraz daralıyor. Ayrıca Rusya’ya alışılagelmiş bir açık hesap satış var. Bu yüzden şirketlerimiz çok yoğun. Rusya pazarı için harcadığımız çabanın yarısını ABD pazarına girmek için harcasak çok daha başarılı olacağımızı düşünüyorum.” Kendi şirketi Luigi Deri’nin de ABD’ye ihracata başladığını söyleyen Evin şöyle devam ediyor.
“İstanbul’daki deri fuarında ABD’li bir ithalatçıyla tanıştık. Bize bir koleksiyon hazırlattılar. Birer numune yaptık ve sonra sipariş verdiler. Bu şekilde çalışmaya başladık. Sektör olarak ABD’ye butik üretim yapabiliyoruz. Bunu daha önce İtalyanlar yapıyordu. Biz bu pazarı satın almak istiyoruz. ABD’li butik firmalar gümrükten geçmek istemiyor. Onların mağazalarına mallarımızı ulaştırabilirsek bu pazarda hızla büyürüz. Bunun için ABD’de bir ofisimizin olması gerekiyor. Lojistik konusunda hiçbir sorunumuz yok. Hatta Rusya’nın birçok yeri lojistik olarak ABD’den çok daha zor.”
Kanada’ya Giriş
Dünyanın en önemli deri giyim pazarlarından biri hiç şüphesiz Kanada’dır. Ancak yüksek gümrük vergisi nedeniyle Türk şirketlerinin bu ülkeye ihracatı yok denecek kadar azdır. ABD pazarına girecek firmaların bir süre sonra Kanada’ya da açılabileceğine dikkat çeken Evin, bu konuda şunları söylüyor: “Kanada deri konfeksiyon sektörünün en büyük pazarlarından biri. Ancak bu ülkeye doğrudan ihracat yaptığımızda çok yüksek bir gümrük vergisi ile karşılaşıyoruz. Oysa ABD’den Kanada’ya ihracat yaparken gümrük vergisi ödenmiyor. Kanadalı firmaların da ABD’de ofisleri var. Dolayısıyla Kanada pazarına ABD üzerinden girebiliyoruz. Deri giysi kullanımı hem ABD’de hem de Kanada’da çok yaygın. Ancak Rusya’da olduğu gibi koleksiyonlar çok sık değişmiyor. Sektör olarak koleksiyonlarımıza sürekli yeni ürünler ekleyen bir yapıya sahip olduğumuz için bu pazarlarda daha başarılı olacağımıza inanıyorum. Ayrıca hükümet ABD’yi hedef pazar olarak seçtikten sonra çok ciddi teşvikler vermeye başladı. Örneğin fuar teşvikini 13 ay sonra alıyorduk, şimdi üç ay sonra alıyoruz. Bunun böyle devam etmesi gerekiyor.”
“Fiyat tutturamıyoruz”
Amerikan pazarını yakından tanıyan isimlerden biri de Süed Mod Deri’nin patronu Tamer Geçgören. Şirket daha önce ABD’ye toptan satış yapmak üzere New York’ta bir ofis açmıştı. Ancak Çin’in bu pazardaki hakimiyeti nedeniyle özellikle büyük ölçekli firmalara mal satmakta zorlanınca bir süre önce ofisini kapattı. Ancak ABD pazarına olan ilgisi azalmış değil.
Zeytinburnu’ndaki tesisinde yılda 40 ila 60 bin adet erkek ve kadın deri konfeksiyon ürünü üreten şirket, bunun bir kısmını halen ABD’ye satıyor. Butik satış yapan birkaç yeni müşteriyle görüşme halinde olduklarını söyleyen Geçgören şöyle devam ediyor: “ABD’deki büyük perakende zincirleri deri konfeksiyon ürünlerini çoğunlukla Çin’den alıyor. Küresel zincirler için Çin hâlâ en büyük tedarikçi konumunda. Deri konfeksiyonda maliyetler çok yüksek olduğu için fiyat konusunda sıkıntı yaşıyoruz ve fiyatı tutturamıyoruz. Yine de ABD’ye ihracatımız devam ediyor. Ayrıca bazı Avrupalı müşterilerimizin ABD’de de mağazaları var. Onlar aracılığıyla ihracat da yapıyoruz. ABD zor ama olması gereken bir pazar. Düzenli olarak fuarlara katılıyoruz. İhracatımızı artırmak için yoğun bir çaba sarf ediyoruz.”